JANSET - Kübra ve Janset
   
  Ana Sayfa
  İletişim
  Ziyaretçi Defteri
  ANKETLER
  Eğlence Diyarı 1
  Eğlence Diyarı 2
  Emlak
  Eğlence Diyarı 3
  Janset ' le Çay Saati
  Hava Durumu
  Winx Testi
  Eğlence Diyarı 4
  Coco-Cola
  Şarkı Sözleri
  Messenger İfadeleri
  Utandığımız Anlar
  Doğum Yılı
  Çocuklar İçin
  Oyunlar
  Erkeklere Yönelik Oyunlar
  Kızlara Yönelik Oyunlar
  Bulmacalar
  Boyamalar
  Hayvanlar Ülkesi
  Peygamberler
  HABERLER
  Gazeteler
  Güncel Spor Haberleri
  Müzikler
  E- Kartlar
  Edebiyat
  Dizilerdeki Komik Hatalar
  TEKNOLOJİ
  Döviz
  Tarihte Bugün
  Bebeklerin Dünyası
  İlizyonlu Resimler
  Spider-man
  Barbie
  Winx Club
  Emma Watson
  Grup Hepsi
  Katie Leung
  Minikperi.com.tr
  Vanessa Hudger
  Uzayın Derinlikleri
  Günlük Burçlar
  Harry Potter
  Vizyondaki Filmler
  Msn Nicki Oluştur
  Dizi-Tv-Program
  Kübra ve Janset
  Türkiye Tanıtımı
  Belirli Günler ve Haftalar
  Değişik Resimler
  Winx Tabloları
  Şiirler
  TARİFLER
  Blogset
  Simliresim.com.tr
  İngilizce Sorular
  Tarifler
  İlginç Zeka Testleri
  Karışık Resimler
  Sinemada Bugün
  Videolar
  Masallar ve Şairler
  Canlı TV
  Sosyal Bilgiler Soruları
  Dizilerin Fragmanları
  Eurovision 2008 Şarkıları
  İlginç Yapılar
  Online Oyunlar
  Rüya Tabirleri
  Bakalım senin rengin ney ?
  Milliler
  İlginç Resimler
  Komik Resimler
  Yeni sayfanın başlığı


     VE  



MUSTAFA KEMAL SESLENSE

Yüzyıllar öncesinden
Yüzyıllar sonrasından sesleniyorum size
Ben Mustafa Kemal'im heyy...
Ben Mustafa Kemal'im.
Büyük büyük denizlerim vardır benim
Hürriyeti içmiş dalgalarım.
Hürriyetle kabarmış dalgalarım vardır benim
Ulusumun yarınında sevincim
Ben Mustafa Kemal'im heyy...
Karanlığı deler gözlerim.
Dalgalara binip gelmiş kahraman,
Gökçe gözlerine türküler yaktığımız...
Hâni bir güneş doğmuştu ya Samsun'dan
İşte benim...
Ben...
Mustafa Kemal...
Ölmek yaşamaktır vatan uğrunda
Deyip, öyle girdim savaşa
Komut verdim
Şahlandı cümle vatan
Boğdum kör talihi zindanında.
Bahtı gülen anaları yurdumun
Gökleri, dağları, denizleri
Yarınları, güvenip de uyuduğum
Aslan yeleli ışığı sınırlarımın
Mehmetleri
Tutun ellerinden yüreklerinizin
Sevgilerinizle beni yıkayın.
Yüzyıllar öncesinden
Yüzyıllar sonrasından gelir sesim
Sevdiğim
Bir tanem
Türkiye'lim
Sen varoldukça belli ki
Ben Mustafa Kemal'im.
Sen var oldukça belli ki
Ben Mustafa Kemal'im.

                 B.Kemal ÇAĞLAR


Sakarya


İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.

Herşey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir.

Akışta demetlenmiş, büyük-küçük kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!

Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;

Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?

Rabb�im isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur.

Eyvah eyvah, Sakarya�m, sana mı düştü bu yük?
Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük! ..

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Bin bir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal;
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal.

Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan;

Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu an;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!

Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?

Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?

Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!

Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.

Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?

Kafdağı�nı assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!

Sakarya, saf çocuğu, masum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!

Sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!

Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!

Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, son Peygamber kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! ..

Necip Fazıl Kısakürek


 
Varsayılan Tut Elimi Annem


 
 
Tut elimi annem
Ah annem, canım annem.
Gül bahçesi istemem,
Yüreğini açtın ya
Yeter bana.Güllük gülistanlık benim için hayat...
Ama annem düşündün mü hiç
Ya yorgun düşerse bu yürek.
Bakmaya bile kıyamadığım
Kokusuna dayamadığım güller
Solarsa bir hazan sabahı ansızın.
Nasıl bakarım anne gökyüzüne
Dökülürken gözyaşların gökten.
Ve nasıl dayanırım bu acıya
Dökülen her yaprak yüreğimi yaralarken.
Nasıl bakarım o viran bahçeye
Bir kıvılcımda, yanar yüreğim.
Ama hiç bir yangın
Senin kadar sıcak değil be annem...
Nasıl da üşürüm sensiz,
Gözümden akan her damlada ne fırtınalar eser,
Ne firari hayallere dalar bu yaşlı gözler,
Ve akan her damla
Haykırır başıboş yalnızlığıma.
Hazan yelleri eserken annem
Bu körpe yüreğimde
Güneş açar mı hiç
Mis gibi kokan bu menekşe,
Bülbüller şakır mı kahkaha ata ata
Bahçedeki gülümüz,
Sümbül gibi büker mi boynunu yoksa
Duyabilir miyim kanat çırpışını Turnaların,
Unutur musun beni annem
Tembihler misin büyüklerin gittiği her yere gidilmez diye
Bilirim korkarsın gelirim peşinden diye.


Kaf dağına gider miyiz
Güler miyiz çatlayana kadar
Ve ağlar mıyız usul usul
Gözlerimiz kan çanağı olana kadar.
Annem, canım annem,
Nasıl da kandırdın beni,
Hani gitmeyecektin,
Nasıl bıraktın beni buralarda,
Bu yaban ellerde...
Ne yaparım şimdi ben
Kan çiçekleri bıraktın Annem ardında.
Ve her gün sulama yarışı yaptığımız Fesleğeni...
Neredesin be annem
Bak kar yağdı avuçlarıma.
Coşkun seller gibi atıyorsun damarlarımda.
Yüreğimin vazgeçilmez Deltasında
vazgeçilmez bir nehir gibi yani.
Gitme bırakma beni dedim
Gözyaşlarımda uyutur
Göz bebeğimde avuturum dedim.
Ama ne fayda dinletemedim be annem...
Annem canım bi tanem,
Var oluş sebebim, tek gerçeğim,
Gören gözüm, duyan kulağım,
Ne zor şeymiş sensiz olmak,
Ve ne zor şeymiş,
Sensiz coğrafyaların sert iklimlerini tatmak.
Burası bana göre değil
Ben seninle olmak,
Dizinde uyumak,
Sana seni sevdiğimi haykırmak istiyorum.
Ne olur!
Tut elimi annem...
Bir kez daha öp ıslak ıslak...



DÜNYANIN BÜTÜN ÇİÇEKLERİ

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçekleri getirin buraya,
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,
Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya,
Son bir ders vereceğim onlara,
Son şarkımı söyleyeceğim,
Getirin, getirin… ve sonra öleceğim.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum.
Kaderleri bana benzeyen,
Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları,
Geniş ovalarda kaybolur kokuları…
Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri,
Hepinizi, hepinizi istiyorum, gelin görün beni,
Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Ben bir köy öğretmeniyim, bahçıvanım,
Ben bir bahçe suluyorum gönlümde,
Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden
Ne güller fışkırır çilelerinde,
Kandır, hayattır, emektir benim güllerim
Korkmadım, korkmuyorum ölümden,
Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
En güzellerini saymadım çiçeklerin,
Çocukları, öğrencilerimi istiyorum
Yalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini,
Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,
O bakımsız ama kokusu eşsiz çiçek.
Kimse bilmeyecek seni, beni kimse bilmeyecek
Seni, beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Okulun duvarı çöktü altında kaldım,
Ama ben dünya üstündeyim, toprakta.

Yaz kış bir şey söyleyen sonsuz toprakta,
Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım.
Yurdumun çiçeklenmesi için, daima yaşadım,
Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.
Şimdi ustum, örtün beni, yatırın buraya,

Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini,
Bacımın suladığı fesleğenleri,
Köy çiçeklerinin hepsini, hepsini,
Avluların pembe entarili hatmisini,
Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın,
Aman Isparta güllerini de unutmayın,
Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum
Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Baharda Polatlı kırlarında açan,
Güz geldi mi Kop dağına göçen,
Yürükler yaylasında, Toroslarda eğleşen,
Muş ovasından, Ağrı eteğinden,
Gücenmesin, bütün yurt bahçelerinden
Çiçek getirin, örtün beni,
Eğin türkülerinin içine gömün beni.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Ben mezarsız yaşamayı diliyorum,
Ölmemek istiyorum, yaşamak istiyorum,
Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,
Tarumar olmasın istiyorum, perişan olmasın,
Beni bilse bilse çiçekler bilir dostlarım,
Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim,
Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.

Ceyhun Atuf KANSU


ANI. (7690 Hit)

Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil bu anılacak şey değil
Apansız geliyor aklıma

Nerdeyse gün doğacaktı
Herkes gibi kalkacaktınız
Belki daha uykunuz da vardı
Geceniz geliyor aklıma

Sevdiğim çiçek adları gibi
Sevdiğim sokak adları gibi
Butun sevdiklerimin adları gibi
Adiniz geliyor aklıma

Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm
Kahramanlıklar okudum tarihte
Cağımıza yakışan vakur, sade
Davranışınız geliyor aklıma

Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil, unutulur şey değil
Çaresiz geliyor aklıma

 MELİH CEVDET ANDAY

B U G Ü N

 

   Durmadan dalgalan şanlı bayrağım,

   Yurdumun en büyük bayramı bugün.

   Ufuklar gül açsın, gülsün toprağım,

   Yurdumun en büyük bayramı bugün.

                    Ağaçlar bezensin, dallar süslensin,

                    Bahçeler donansı güller süslensin.

                    Ata'nın geçtiği yollar süslendin.

                    Yurdumun en büyük bayramı bugün.

   Yurt için savaşmak bir şanlı düğün,

   Yaşamak tutkusu her şeyden üstün.

   İstiklal sevdası ufkumuzda gün,

   Yurdumun en büyük bayramı bugün.

                  Tarihe sığmayan şanlar Türk'ündür,

                  Ölümden korkmayan canlar Türk'ündür.

                  Bayrağa renk veren, kanlar Türk'ündür,

                  Yurdumun en büyük bayramı bugün.

 Ata'mız her zaman kalbimizde hız,

 Ülkümüz uğrunda ölmek andımız.

 Şölenler kurulsun, içilsin kımız,

 Yurdumun en büyük bayramı bugün.

                  Kanını toprağa katanımız var,

                  Bayrağın altında yatanımız var,

                  Destanlar kaynağı vatanımız var,

                  Yurdumun en büyük bayramı bugün.

                           Uluğ TURANLIOĞLU

 

YAŞAYARAK ÖĞRENME

Bir çocuk kınanırsa her zaman
O da yapmaz başkalarını ayıplamadan.
Ve düşmanlık görürse durmadan
Kaçamaz hiçbir zaman kavgadan.

Onunla edilirse alay
Utancı öğrenir en kolay.
Ve utançla yaşarsa eğer
Suçlamayı kendisine suç eder.

Hoşgörü esirgenmezse ondan
Sabrı da öğrenir bir yandan
Ne verilirse ona cesaret
Nedir, öğrenir kendisine güvenmek.

Övgüyle, ödüle layık görülürse çocuk
Hep almayı değil,vermeyi de öğrenir çabuk.
Ve güven duyulmuşsa kendisine
O da kulak verecektir dostluğun sesine.

Bir çocuk başkalarından görürse beğeni
Bilir kendisinin de sevmesi gerektiğini.
Ve ilgi, dostluk görürse eğer
Sevgiyi, sevgiyle yürekten sezer.
Sevgiyi bulunca kucak dolusu
Dünya ile arkadaşlık kurmakta
Kalmaz korkusu...

BEYAZ GÜVERCİN (18382 Hit)

Süzülüp mavi göklerden yere doğru
Omuzuma bir beyaz güvercin kondu

Aldım elime, usul usul okşadım
Sevdim, gençliğimi yeniden yaşadım

Bembeyazdı tüyleri, öyle parlaktı
Açsam ellerimi birden uçacaktı

Eğildim kulağına; dur, gitme dedim
Hâreli gözlerinden öpmek istedim

Duydum; avuçlarımda sıcaklığını
Duydum; benden yıllarca uzaklığını

Çırpınan kalbini dinledim bir süre
Ve uçmak istedim onunla göklere

Ak güvercinin iri gözleri vardı
Güzelliğinden fışkıran bir pınardı

Soğuk sularından içtim, serinledim
Çağlayan bir nehrin sesini dinledim

Belki buydu sevmek hayat belki buydu
Işıl ışıldım, gözlerim dopdoluydu

Bir nağme yükseldi sevinçten ve hazdan
Bir nağme yükseldi, güzelden beyazdan

Uzattı sevgiyle pembe gagasını
Birden öğrendim hayatın mânâsını

Kaderde sevgiyi sende bulmak varmış
Seninle bir çift güvercin olmak varmış


 ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN



 ADAK (25303 Hit)

Sana şiirler okuyacağım, gitme
Güneşler doğacak yalnızlığımdan
sana bir ışık getireceğim
Büyük aydınlığımdan

Sana bir dolu umut getireceğim
Küçük ellerine sığmayacak
Sana Afrika gecelerini getireceğim
Sımsıcak

Sana çiçekler getireceğim
Bozulmuş güz bahçelerinden
Sana bir serinlik getireceğim
Yağmur tanelerinden

Sana avuç avuç yıldız getireceğim
Güneşimden başka
Sana engin denizlerin maviliğini getireceğim
Köpük köpük dalga dalga

Sana bir rüzgar getireceğim
Dağlardan, tepelerden
Gitme, sana zamanı getireceğim
Zamanın bittiği yerden

 ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

ataf.jpgATATÜRK’TEN SON MEKTUP

Siz beni hâlâ anlayamadınız,
Ve anlayamayacaksınız çağlarca da,
Hep tutturmuş “yıl 1919, Mayısın 19′u” diyorsunuz,
Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övünüyorsunuz.

 

Mustafa Kemal’i anlamak bu değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Bırakın o altın yaprağı artık,
Bırakın rahat etsin anılarda şehitler,
Siz bana neler yaptınız ondan haber verin,
Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin,

Mustafa Kemal’i anlamak yerinde saymak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Bana muştular getirin bir daha,
Uygar uluslara eşit yeni buluşlardan;
Kuru söz değil iş istiyorum sizden anladınız mı,
Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı,

Mustafa Kemal’i anlamak avunmak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil

Hâlâ o acıklı ağıtlar dudaklarınızda,
Hâlâ oturmuş 10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz,
Uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın,
Uluslar, fethine çıkıyor uzak dünyaların.

Mustafa Kemal’i anlamak göz boyamak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil

Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız,
Laboratuvarlarda sabahlayın, kahvelerde değil,
Bilim ağartsın saçlarınızı, kitaplar,
Ancak böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar.

Mustafa Kemal’i anlamak ağlamak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü
Görüyorum ki hâlâ aynı yerdesiniz hiç
ilerlememiş;
Birbirinize düşmüşsünüz halka eğilmek
dururken,
Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız
gülen,

Mustafa Kemal’i anlamak işitmek değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla,
Bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla,
Bu vatan, bu canım vatan sizden çalışmak ister,
Paydos öğünmeye, paydos avunmaya, yeter,
yeter,

Mustafa Kemal’i anlamak aldatmak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Vietnam'lı Bir Çocuk İçin Ağıt  
   
Babasını döve döve öldürmüşler
Küçümencik gözleirnin önünde
Anasının yarısını bir bomba alıp götürmüş
Kan ve et yığını öbür yarısı
Oturmuş ağlıyor Vietnamlı bir çocuk
Minik yumrukları sıkılmış kinle
Belli bir şeyler düşünüyor
Kederden harap olmuş bir beyinle

Aklı ermiyor olanlara Vietnamlı çocuğun
Bilmiyor yaşamak nedir, ölmek nedir
Çoktan unutmuş sevinmek, gülmek nedir
Savaşın ne olduğunu anlamıyor bir türlü
Sadece açlık şimdi anlayabildiği
Midesini ve beynini kemiren bir açlık
Anası yok ki ona sıcak yemekler pişirsin
Babası yok ki ona renkli giysiler getirsin
Savaşın bu kadar alçak ve insafsız olduğunu
Vietnamlı çocuk nereden bilsin

Burası onun kendi toprağı, kendi yurdu
Anası onu burada
Şimdi yerle bir olan evlerinde doğurdu
vietnamlı çocuk ninnilerle uyudu burada
Anasının pişirdiği ekmeklerle büyüdü
Tozlu sokaklarında koştu köyünün
Kendi gibi çekik gözlü arkadaşları vardı
Hepsi de savaşın varlığından habersiz
Bu ormanda oynarlardı

Kim derdi ki bir gün
Kara bir bulut çökecekti üzerlerine
Masallardaki umacı gelecekti köylerine
Vuracaklar, kıracaklar, yakacaklardı
Her yere ateş ve lüm saçacaklardı
Korkudan, yorgunluktan, işkenceden
Yüz olmaktan çıkacaktı Vietnamlıların yüzleri
Kim derdi ki bir gün
Hınçla sıkılmış birer yumruk gibi
Yuvalarından fırlayacaktı gözleri

Her şeyi gördü Vietnamlı çocuk her şeyi gördü
Ve tükürdü yüzlerine babsını dövenlerin
Döve döve öldürenlerin
Sonra kaçtı bu uzak ormana
Bu ormanda kuşlarla, hayvanlarla yan yana
Ot yedi, böcek yedi
Ve hep böyel cılız kaldı Vietnamlı çocuk
Büyümedi

Şimdi oturmuş bir tümseğin üstüne
Hatırlamaya çalışıyor olanları
Geçen o korkunç zamanları
Bir rüya gibi unuttuğu insanları
Ve o masallardaki umacılar
Onu da bulurlar, öldürürler korkusuyla
Elinde bir taş var Vietnamlı çocuğun
Çekik gözlerinde yaş
Siz de ağlayın ey dünya çocukları
Vietnamlı çocuk ölüyor yavaş yavaş

.

Ümit Yaşar Oğuzcan

 

 
   
Bugün 53 ziyaretçi (65 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol